11 Aralık 2015 Cuma

Londra Gezisi - 2

British Museum ve Natural History Museum görmeden dönemeyeceğimiz iki müzeydi bu nedenle bir günümüzü bu iki müzeye ayırdık. Aslında bol zaman olsaydı ikisine de birer gün ayırmak en uygunu olurdu yine de az molayla bol bol gezebildik. İlk durağımız British Museum için aklımızda ki plan, Türkiye'den getirilen parçalar ve Mısır idi fakat girişte aldığımız haritanın yönlendirmesiyle epey bir yerlere uğramaya karar verdik. Bizden getirilenler gerçekten çok etkileyiciydi. 
Kazı çalışmalarının kaçak göçek değil gayet ortada, kurulmuş büyük ekiplerce yapıldığına dair bir çok fotoğraflı kanıt vardı. 
Bütün bu eserlerin kıymetini bilememiş olmamıza üzülsem mi? Yoksa bütün dünyanın gelip görüp inceleyebildiği, kıymetinin çok iyi bilindiği hatta etrafta çeşitli okullardan grup grup öğrencilere bizzat dersi yerinde işlemelerine müsaade edildiği, yüksek eğitim ve öğretim sistemine sahip bir ülkeye getirilmiş olmasına üzülsem mi?
Açıkcası hislerim ne üzüntü ne sevinç, sadece kıskançlık. 
Biz de bu bilince sahip olalım, aynen orada gözlemlediğim eğitim sistemine sahip olalım isterdim. Etrafta sanat okullarından öğrenciler kimi yere oturmuş kimi bir köşeye portatif sandalyesini atmış istediği eseri çiziyor, hiç karışan yok. Bütün bunları ablama anlattığımda, Arkeoloji müzesini gezdiğimiz gün resim yapmaya çalışan bir kızcağızın güvenlik tarafından uyarıldığını ve buna müsaade edilmediğini hatırlattığında, içim bir kez daha burkuldu.
 ***
***

British Museum'dan ayrıldıktan sonra Natural History'e geçtik.
Natural History, çok güzel bir deneyimdi kesinlikle iyi ki gitmişiz dediğimiz yerlerden biriydi.
Dinozorlar, böcekler, hayvanlar, yer şekilleri, taşlar, deprem, genetik her ama her şeyle ilgili alakalı ne bilgi ararsan bulabileceğin, uygulamalı görebileceğin ilim irfan yuvası, sanat eseri ve tabii yine bir kıskançlık dalgası şöyle bir tüm vücuduma sirayet etti ama bu kez çabuk atlattım.  
Japonya Kobe'de yaşanan depremin bir simülasyonu bile var. Küçük bir Japon marketinin içinde gezinirken birden depremi yaşıyorsunuz ve olabilecek bir İstanbul depremini düşünmeden edemiyorsunuz :(

***
Ve artık müzenin kapanmasına çok az bir zaman kala dinlenmek üzere yola çıktık.


Londra'da iken muhakkak bir müzikale gitmek istiyorduk ve bir akşamımızı önceden planladığımız gibi Wicked'a ayırdık. Aslında bu güzel oyuna bilet bulabilme konusunda çok karamsardım çünkü internette ne zaman baksak erkenden tükeniyor gibi görünüyordu. Oyun, Gregory Maguire'in "The Life and Times of the Wicked Witch of the West" isimli kitabından esinlenerek oluşturulmuş. Müzikali çok beğendim kesinlikle kitabını da okumalıyım. Apollo tiyatrosundan keyiften ağzı kulaklarında ayrılan iki Türk idik, yağmur yağıyordu ve biz şemsiyemizin altında mutlulukla otelimize doğru yürümeye başladık. 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder